"Dünya hassas kalpler için cehennemdir.”
Bana gerçekten, hayatımı bugüne kadar en derinden etkileyen şeyin ne olduğunu sorsalar, Raskolnikov ile tanışmak derdim sanırım. Bildiğim sıradan yollardan her gün gelip geçmekte olan insanlardan ve birçoğunun kafasındaki benzer, kalıplaşmış gayelerinden beni azat eden ve sonra çok farklı bir sapağa getiren o olmuştur diyebilirim. Yazarın bu ve diğer birçok romanının sanki Petersburg’da geçiyor olması beni de buraya taşınmaya iten sebep oldu. Kitap hakkında, derin izler bırakan konuları ve sizlere eğer bu kitabı henüz okumadıysanız, neden okumanız gerektiğini, heyecanını ve büyüsünü dağıtmadan kısaca özetlemeye çalışacağım.
Romanın az bilinen hikâyesi şöyle başlar;
Dostoyevski uzun süren sürgün hayatından sonra hasta eşini kaybeder. Henüz acısı o kadar tazeyken üç ay kadar sonra en büyük destekçisi olan kardeşi Mişel de ona veda eder. Maalesef kardeşinden kalan miras sadece cenaze masraflarını karşılamaktadır ve öte yandan Mişel’in hayli kabarık olan borçları ve dergiye verilmiş olan 6 sayılık söz Dostoyevski ye bir miras olarak kalmıştır. Kardeşine olan sevgisi için tüm bunlardan kaçmak yerine ve hepsini reddetmek yerine, tüm her şeyi üzerine alır, ayrıca Mişel’in ailesinin tüm bakım masraflarını üstlenir. Kardeşinden kalan dergiyi onun anasına olan saygısından tekrar çıkarmak için çıktığı yolda birçok sıkıntı ve zorlukla karşı karşıya gelir.
Dostoyevski dergiyi çıkartmak için yeni borçlar alır fakat işler hiçte iyi gitmez. Zamanla dergiye uygulanan sansür ile sayıların çıkması hayli gecikince abonesi olduğu insanlardan sert mektuplar ve şikâyetler alır. Bu süreçte borç bulabilmek için birçok arkadaşına mektup yazar fakat birçoğu sonuçsuz kalır.
Dostoyevski, bütün bu sorunlar karşısında arkadaşına yazdığı bir mektupta, bütün borçlarını ödeyebilmesi karşılığında 4 yıl kürek cezasını seve seve tekrar çekebileceğini bile söylemiştir. Daha sonra vadesi gelen bir borç yüzünden haciz ve hapis cezası tehlikesiyle karşı karşıya kalan Dostoyevski, bu borçtan, Kumarbaz'ın yazılmasına neden olan ünlü anlaşmanın altına imza atarak kurtulur. Bu anlaşmadan kendisine kalan para ise sadece 175 ruble olur. Hem tüm sorunlardan uzaklaşıp söz verdiği romanı yazabilmek, hem de Polin'i tekrar görebilmek amacıyla bu parayı yurtdışına çıkmak için kullanır. Yurtdışına çıkar çıkmaz 175 rublenin hepsini kumar masasında kaybeder. Turgenyev'den aldığı borcu da tükettikten sonra kaldığı otele para ödeyemediği için, otel müdürü, Dostoyevski ye yemek verilmesini ya da geceleri yazabilmesi için gerekli olan mumun verilmesini bile yasaklar ve sadece çay verilmesini söyler. Aç bir şekilde günlerini geçiren ve bir şeyler yazmaya uğraşan Dostoyevski, çeşitli arkadaşlarına mektuplar yazıp tekrar borç istese bile herhangi bir geri dönüş alamaz. Çeşitli dergi yayımcılarına yine roman vadetmesine rağmen hepsinden ret cevabı alır. Bir dergiye vadettiği ve yine ret cevabı aldığı romanın konusu ise şudur:
“Küçük burjuva asıllı, üniversiteden kovulmuş, aşırı yoksulluk içinde yaşayan bir öğrenci, bu sıkıntılı durumdan bir anda kurtulmaya karar verdi… Tefeci, yaşlı bir kadını öldürmeye karar verdi...”
Ve böylece,
Sadece Rus Edebiyatı değil, tüm dünya klasikleri arasında birçok kimseler tarafından başköşede gösterilmiş romanın serüveni 1866 yılında, bir edebiyat dergisinde 12 ay boyunca, yazarın Sibirya sürgünü dönüşü yazdığı ikinci eseri olarak kaleme almasıyla başladı.
Kitabın kahramanı olan Rodion Raskolnikov fakir bir hukuk öğrencisi. Genel karakteristik özellikleri kısaca bazen cesur, melankolik ve idealist bir genç olması.
Romanın içinde bahsedilen birçok şey sizin tarafınızdan farklı yorumlanabilir o yüzden fazla detaya girmeyeceğim kitap içerisindeki. Sadece şunu söyleyebilirim, birçok bölümde heyecandan elinizdeki kahveyi bırakıp şöyle bir kalkıp mutfak veya salonda bir tur attıktan sonra okumaya döneceğiniz anlar olabilir. Başta sıkıcı ve ağır gelen giriş bölümü sizi aldatmasın. O kalın sandığınız kitap inanılmaz bir şekilde akıp gidecek heyecan dolu bir şekilde. Son bir alıntı ile ilk kitap yorumumu sonlandırıyorum;
"Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır."
Yazan: Güneş Bayrak
Bana gerçekten, hayatımı bugüne kadar en derinden etkileyen şeyin ne olduğunu sorsalar, Raskolnikov ile tanışmak derdim sanırım. Bildiğim sıradan yollardan her gün gelip geçmekte olan insanlardan ve birçoğunun kafasındaki benzer, kalıplaşmış gayelerinden beni azat eden ve sonra çok farklı bir sapağa getiren o olmuştur diyebilirim. Yazarın bu ve diğer birçok romanının sanki Petersburg’da geçiyor olması beni de buraya taşınmaya iten sebep oldu. Kitap hakkında, derin izler bırakan konuları ve sizlere eğer bu kitabı henüz okumadıysanız, neden okumanız gerektiğini, heyecanını ve büyüsünü dağıtmadan kısaca özetlemeye çalışacağım.
Romanın az bilinen hikâyesi şöyle başlar;
Dostoyevski uzun süren sürgün hayatından sonra hasta eşini kaybeder. Henüz acısı o kadar tazeyken üç ay kadar sonra en büyük destekçisi olan kardeşi Mişel de ona veda eder. Maalesef kardeşinden kalan miras sadece cenaze masraflarını karşılamaktadır ve öte yandan Mişel’in hayli kabarık olan borçları ve dergiye verilmiş olan 6 sayılık söz Dostoyevski ye bir miras olarak kalmıştır. Kardeşine olan sevgisi için tüm bunlardan kaçmak yerine ve hepsini reddetmek yerine, tüm her şeyi üzerine alır, ayrıca Mişel’in ailesinin tüm bakım masraflarını üstlenir. Kardeşinden kalan dergiyi onun anasına olan saygısından tekrar çıkarmak için çıktığı yolda birçok sıkıntı ve zorlukla karşı karşıya gelir.
Dostoyevski dergiyi çıkartmak için yeni borçlar alır fakat işler hiçte iyi gitmez. Zamanla dergiye uygulanan sansür ile sayıların çıkması hayli gecikince abonesi olduğu insanlardan sert mektuplar ve şikâyetler alır. Bu süreçte borç bulabilmek için birçok arkadaşına mektup yazar fakat birçoğu sonuçsuz kalır.
Dostoyevski, bütün bu sorunlar karşısında arkadaşına yazdığı bir mektupta, bütün borçlarını ödeyebilmesi karşılığında 4 yıl kürek cezasını seve seve tekrar çekebileceğini bile söylemiştir. Daha sonra vadesi gelen bir borç yüzünden haciz ve hapis cezası tehlikesiyle karşı karşıya kalan Dostoyevski, bu borçtan, Kumarbaz'ın yazılmasına neden olan ünlü anlaşmanın altına imza atarak kurtulur. Bu anlaşmadan kendisine kalan para ise sadece 175 ruble olur. Hem tüm sorunlardan uzaklaşıp söz verdiği romanı yazabilmek, hem de Polin'i tekrar görebilmek amacıyla bu parayı yurtdışına çıkmak için kullanır. Yurtdışına çıkar çıkmaz 175 rublenin hepsini kumar masasında kaybeder. Turgenyev'den aldığı borcu da tükettikten sonra kaldığı otele para ödeyemediği için, otel müdürü, Dostoyevski ye yemek verilmesini ya da geceleri yazabilmesi için gerekli olan mumun verilmesini bile yasaklar ve sadece çay verilmesini söyler. Aç bir şekilde günlerini geçiren ve bir şeyler yazmaya uğraşan Dostoyevski, çeşitli arkadaşlarına mektuplar yazıp tekrar borç istese bile herhangi bir geri dönüş alamaz. Çeşitli dergi yayımcılarına yine roman vadetmesine rağmen hepsinden ret cevabı alır. Bir dergiye vadettiği ve yine ret cevabı aldığı romanın konusu ise şudur:
“Küçük burjuva asıllı, üniversiteden kovulmuş, aşırı yoksulluk içinde yaşayan bir öğrenci, bu sıkıntılı durumdan bir anda kurtulmaya karar verdi… Tefeci, yaşlı bir kadını öldürmeye karar verdi...”
Ve böylece,
Sadece Rus Edebiyatı değil, tüm dünya klasikleri arasında birçok kimseler tarafından başköşede gösterilmiş romanın serüveni 1866 yılında, bir edebiyat dergisinde 12 ay boyunca, yazarın Sibirya sürgünü dönüşü yazdığı ikinci eseri olarak kaleme almasıyla başladı.
Kitabın kahramanı olan Rodion Raskolnikov fakir bir hukuk öğrencisi. Genel karakteristik özellikleri kısaca bazen cesur, melankolik ve idealist bir genç olması.
Romanın içinde bahsedilen birçok şey sizin tarafınızdan farklı yorumlanabilir o yüzden fazla detaya girmeyeceğim kitap içerisindeki. Sadece şunu söyleyebilirim, birçok bölümde heyecandan elinizdeki kahveyi bırakıp şöyle bir kalkıp mutfak veya salonda bir tur attıktan sonra okumaya döneceğiniz anlar olabilir. Başta sıkıcı ve ağır gelen giriş bölümü sizi aldatmasın. O kalın sandığınız kitap inanılmaz bir şekilde akıp gidecek heyecan dolu bir şekilde. Son bir alıntı ile ilk kitap yorumumu sonlandırıyorum;
"Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır."
Yazan: Güneş Bayrak